27 Şubat 2011 Pazar

Kovalanan Yaşamlar

  Köşebaşındaki lambanın ışığı sabit durmuyor,bir sönüp bir yanıyordu..


  Sabah ayazının ürpertici soğuğu,yanlış bir şey yapmanın verdiği vicdan azabı gibi işliyordu içime..


   Saat 5.32


  Saatlerce yürümüş yürümüş yürümüştüm,sonunda bacaklarımın acısı yaşadığımın tek belirtisi olduğunda bu işlek caddenin ortasında ezilmekten kurtulmak için kaslarım son hamlelerini yaptılar ve gördüğüm son şey parıldayan güneşin vurduğu ipek buğday saçlardı ...
  Saat 13.28


  Şimdi uyandım.Neyse ki hala adımı hatırlıyorum.Sadece nerede olduğumu ve beni buraya kim veya kimlerin getirdiğini bulmakta zorlanıyor hafızam.


  "Demek uyandınız?"


 İşte yine o buğday saçlar.

 Pürüzsüz bir cilt,yüzün minyonluğuna ter kaçan hafif büyük bal gözler,minik bir burun ve kocaman gülümseme.Bu da o saçları tamamlayan çehreydi.


 "Ee evet.Tam olarak neredeyim?"


 "Yolda düştünüz.Çarptım sandım.İndim.Araba arabamın önündeydiniz.Çok korktum.İyi misiniz?" Telaşlıydı, belki de endişeli ama tamamen çocuksu..


  "İyiyim telaş etmenize gerek yok.Fakat, nerede olduğumu hala söylemediniz?" Bu sefer şaşkın değil, neşeli bir tonda sormuştum.


 "A! Özür dilerim.Şey,biraz endişelendim.Sizi evime getirdim,düştüğünüz yerden pek uzak değil." "Bir hastaneye gitmeli miyiz acaba?" Bu son soruyu sanırım kendi kendine sormuştu.


 Bu tatlı bayan hep böyle neşeli-endişeli mi davranırdı?


 "Teşekkürler,iyi hissediyorum.Sizi de yeterince rahatsız etmiş olmalıyım."


 "Yok,yani kim benim yerimde olsa aynısını yapardı." Burada mı?... Bu bayan gerçekten fazla iyi niyetli..


 "Hiç sanmıyorum,tekrar teşekkürler ben artık gitmeliyim."


 "Biraz daha dinlenseydiniz.."


Kapıya doğru yönelmeseydim, sanırım burada 1 hafta bile kalabilirdim.


 "Hep böyle iyi niyetli olmayın, ben bir katil de olabilirdim."


 "Sizin katil olabilme ihtimaliniz,benim sizi orada bırakabilme ihtimalimle neredeyse aynıydı."Gülümsedi..


  Biraz çelişkili bir varsayımdı ama sevmiştim bunu.


  Neden çabucak kapıdan çıkıp gidemedim bilmiyorum ama o an ağzımdan çıkan kelimeleri kimin söylediğini düşünecek kadar uçmuşum;


 "Size bu iyiliğinizin karşılığında bir şeyler yapmalıyım." Kim,ben mi ?


 "Ben,şey, hiç gerek yo..."


 "Gitmem gerek size ulaşabileceğim bir numara alsam?" Telefonunu mu istedim ben şimdi?


 "Tabii.." diyerek bana yazıp verdiği kağıt parçasını almamla,oymalı merdiven basamaklarını inip(uçup), yine oymalı olan apartman kapısını açmam bir oldu.Aldığım derin nefes, yapmam gerekenleri,geceyi, hepsini tek tek aklımın sisli köşelerinden çekti çıkardı.
  Acele etmem gerekiyordu,vakit daralmıştı ...

Hiç yorum yok: